1918’de savaş sona ermiş, Osmanlı büyük mücadele vermesine karşın kaybetmiştir. 31 Ekim 1918’de, İngiliz komutanı Amiral Calthorpe ile Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey’in başkanlığındaki Osmanlı heyeti arasında Mondros’ta imzalanan anlaşmayla, Osmanlı İtilaf Devletleri’ne tam anlamıyla teslim olmuştu. Anlaşmanın 25. maddesine göre; Çanakkale ve İstanbul boğazlarının, bütün demiryolu ve telgraf hatlarının denetimi İtilaf Devletleri’ne verilecek, kamu düzeninin muhafazası için gerek duyulan küçük askeri birimler haricindeki Osmanlı askerleri ve Arap eyaletlerindeki bütün Osmanlı askerleri terhis edilecek ve silahlarına el konulacak, Osmanlı devletinin elindeki savaş tutsakları serbest bırakılacaktı. En tehlikeli olan ise 7. madde idi: Buna göre, kendi güvenliklerini tehdit altında gördükleri takdirde İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nda herhangi bir yeri işgal etme hakkı olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Ülke, muhtelif güvenlik bahaneleri ile işgal altına edilmiş, her bölge ayrı bir devletin kontrolüne verilmişti. Hükümet değişmiş, birinci kabineyi kurma görevi eski bir diplomat olan Ahmet Tevfik Paşa’ya verilmişti. Ancak tarafsız bir kabine kurmak isteyen Ahmet Tevfik Paşa bu isteğini gerçekleştirememiş, 4 Mart 1919’da yerine I. Damat Ferit Paşa Hükümeti geçmişti. Savaş sonrası Osmanlı siyasetinin kilit adamı olan ve beş kabine yöneten Damat Ferit Paşa aynı zamanda Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın da bir üyesiydi. Mart-Eylül aylarındaki üç Ferit Paşa kabinesi ulusal direnişin tam anlamıyla filizlenmeye başladığı dönemde kuruldu. Bu kabinelerin temel amaçları eski İttihatçıların ve yeni ulusalcıların isyanını bastırmak ve Kuva-yi Milliye’yi dağıtmaktı.