Bir nevi emeklilik yaşamı süren Mehmet Celal Bey’in Alman hayranlığı, tüm yaşadıklarına rağmen, alabildiğine devam ediyordu. Gerçi yine bir Alman hayranı olan Enver Paşa’nın hükümetini hatalı karar ve uygulamalarından dolayı beğenmiyor, onların emellerine hizmet etmekten kaçınıyordu. Sırf bu amaçla emekliliği seçmemiş miydi? Ama 1917’de bile Almanya’nın savaşı kazanacağına inancı tamdı. Mehmet Celal Bey’in Enver Paşa’ya olan öfkesi Enver Paşa’nın ölümüne dek sürerken, Endonezya’da doğan torunu Sevda daha sonra Türkiye’de tıp eğitimi alacak ve kaderin cilvesi, yine kendisi gibi bir doktor olan Enver Paşa’nın kızı Mahpeyker Hanım ile çok yakın arkadaş olacaktı.
Mehmet Celal Bey’e göre Fransızlar duygusal bir milletti ve duygularına kolayca yenik düşerlerdi. Bu halkın sempatisini kazanmak için gösterişli bir nutuk yeterli idi. Buna karşılık Ruslar ile işbirliği kurban vermeyi gerektirirdi. İngiltere ise kendi hesabına hiçbir şey vermeden yolunda ilerlemeyi becerirdi. Ona göre İngiltere I. Dünya Savaşı’nda Rusları memnun etmek için Osmanlı’yı kurban vermeyi seçmişti. İngiltere, Rusya’nın Slavları birleştirme politikasını da bu maksatla desteklemişti. I. Dünya Savaşı’ndan çok önce yapılan planlara göre Rus-İngiliz dostluğunun gölgesinde seçilen kurban Osmanlı Devleti’ydi. Almanların olağanüstü ilerleyişi İngilizleri kaygılandırıyordu. Endüstride İngilizlere yetişmişler, çelik endüstrisinde ve denizaşırı gemi yapımında İngilizleri geçmişlerdi. İngilizlere göre kendilerine tepeden bakan bu haddini bilmez millete haddini göstermenin zamanı gelmişti. Daha önce hiçbir ittifakta yer almamış olan İngilizler, Almanları durdurabilmek için Fransız ve Ruslar ile işbirliği yapmakta tereddüt etmeyeceklerdir.
Mehmet Celal Bey istifasının ardından uzun bir süre hiçbir görev almaz. 1917 yılında Almanya’ya tekrar gitme fırsatı bulur. Bulgaristan üzerinden yaptığı uzun bir tren yolculuğunun ardından Berlin’e ulaşır. Oğlu Ömer Celal o tarihte Berlin’de okumaktadır. Aile içerisinde anlatılan bir hikâye baba oğlun yıllar sonra tekrar karşılaşmasını anlatır. Mehmet Celal Bey uzun bir süre görmediği oğlu Ömer Celal’i Berlin’de kaldığı pansiyonda görmeye gider. Pansiyon yetkilisine oğlunun ismini verdiğinde pansiyonda böyle birinin kalmadığı cevabını alır. O sırada oğlunu pansiyondan içeri girerken görür. Pansiyon yetkilisine “İşte Ömer Celal burada, niçin burada kalmıyor diyorsunuz? ” diye sorar. Pansiyon yetkilisinin cevabı “O beyefendi Kont Von Kreta,1 siz karıştırdınız galiba,” olur. Ömer Celal, I. Abdülhamid’in kızı olan büyük babaannesinin, Giritli bir silahtarla evlenmesinden yola çıkarak ve biraz da muzipliğinden kendini Girit Kontu olarak tanıtmıştır.
Mehmet Celal Bey, bu seyahati ile ilgili görüş ve düşüncelerini Almanya Seyahat İzlenimlerim adını verdiği, hem Almanca hem Osmanlıca olarak kaleme aldığı kitabında derlemiştir. 1917’de bile Mehmet Celal Bey’in Alman hayranlığı ve Almanların savaşı kazanacaklarına olan inancı devam etmektedir.